KARŞILAŞTIRMALI HUKUK AÇISINDAN ARABULUCULUK
KARŞILAŞTIRMALI HUKUK AÇISINDAN ARABULUCULUK
KARŞILAŞTIRMALI HUKUK AÇISINDAN ARABULUCULUK
I. GİRİŞ
Kişilerin arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde klasik yöntem,
Görüldüğü gibi, uyuşmazlıkların çözümünde klasik yöntem hem uzun, hem çok masraflı, hemde hakka erişmeyi geciktirmektedir. Klasik sistem ile davalar yıllar sürmekte, hak sahibi hakkına kavuştuğunda çoğu zaman dava yoluna başvurduğundaki kaybı telafi edilememektedir. Ayrıca uzun süren davalar, taraflar arasında uyuşmazlığı sona erdirmemekte, hatta duruşmalara gidiş gelişler, oradaki karşılamalar ve tartışmalar yeni husumetlerin, davaların doğmasına neden olmaktadır.
Bu nedenle tüm Dünyada klasik yargılama faaliyeti yerine, daha hızlı, daha ucuz ve ihtilafları sona erdiren alternatif çözüm yöntemleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Yeni sistemde, devlet uyuşmazlığın çözümündeki görev ve yükümlülüklerinden vaz geçmekte, elini çekmekte, taraflar kendi belirledikleri yöntemle, kendi belirledikleri edime ulaşmak için, kendi haklarını elde etmek amacıyla devlet müdahalesi olmadan uyuşmazlığı çözmeye çalışmaktadır.[1] Uyuşmazlıkların, bu şekilde, barışçıl yoldan ve dostane çözümü konusunda, tüm dünyada bir eğilim bulunmaktadır. İşte alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden birisi de arabuluculuktur.[2] Arabuluculuğun amacı, yargı sistemiyle rekabet etmek, yargı makamlarına veya yargısal mercilere başvuru olanağını ortadan kaldırmak değil, devlete ait olan ve egemenliğin görünümlerinden birisi olan yargı yetkisinin, mutlak egemenliğe zarar vermeden, mahkemelerin iş yükünü ve mahkeme masraflarını azaltarak, sosyal barışa katkı sağlayarak, uyuşmazlığın basit ve kolay yöntemle çözülmesinin sağlanmasıdır.[3]
Türk hukukunda "arabuluculuk" tabiri, hukuk uyuşmazlıklarında ki alternatif çözüm yöntemini anlatmak için kullanılmaktadır.[4]
II. ARABULUCULUĞUN OLUMLU YÖNLERİ[5]
Arabuluculuk, iradi olarak başlatılan, sürecin iradi olarak devam ettiği ve süreçten tarafların istediği zaman vaz geçebileceği, isteğe bağlı bir yoldur. Bazen arabuluculuğa dava açmadan önce başvurmanın zorunlu olduğu durumlar olabilir, ancak bu durumda da, sürecin devamı ve sonlandırılması tarafların isteğine bağlı olduğundan, bu husus arabuluculuğun irade olmasını etkilemeyecektir.
Bilindiği gibi, yargı organlarında kural olarak yargılama faaliyetleri gizli biçimde yapılmaktadır. Oysa arabuluculukta, görüşmeler taraflar ve arabulucu dışındaki kimseler yönünden gizlidir. Ayrıca görüşme sırasında söylenen sözler yapılan tespitler, sunulan bilgi ve belgeler delil olarak kullanılamaz. Bu nedenle arabuluculuk, tarafların ticari sırlarının ve gizli bilgilerinin açık hale gelmesi engelleyecektir.
Arabuluculukta sürecin başlangıcı,devamı ve sonlandırılmasında egemenlik tamamen taraflardadır. Hatta taraflardan birisi, arabuluculuk sürecini tek başına istediği aşamada keserek yargımercilerine başvurma hakkına sahiptir.
Arabuluculukta süreç basittir, belli bir usul yöntem yoktur, arabululucu ve taraflar yöntemi ve usulü belirleyecektir. Yine arabuluculuk hızlı bir yöntemdir, tarafların belirleyeceği takvimde bir araya gelinir ve anlaşırlarsa, yıllarca davanın sürmesi,yasa yolundan dosya beklenmesi ihtimali ortadan kalkar. Ayrıca arabuluculukta taraflar yargılama faaliyetine göre, daha az masrafla sonuca ulaşırlar,mahkemede özellikle büyük meblağlı davalarda hem maktu hem de belli bir oranda nisbi harç, aynı zamanda vekalet ücreti alınır iken, arabuluculukta bu miktarlar çok daha düşük olmaktadır. Bu nedenlerle arabuluculuk, basit, kolay, hızlı ve ucuz bir yöntemdir.
Yargılama Merciilerinde, davalar görevli ve yetkili hakimler tarafından sonuçlandırılıp,hakimleri seçme konusunda tarafların herhangi bir tercihleri söz konusu değil iken, arabuluculuğun seçimi konusunda taraflar arabuluculuk sicilinden istedikleri arabulucuyu seçme konusunda özgürdürler. Ayrıca taraflar arabulucuyu seçeceklerinden dolayı, işin uzmanı alan, o iş alanında bilgi sahibi olan kimseleri seçebileceklerin den, yeni bilirkişi atamaları ile ve işin yargılamayı yapan kimse tarafından öğrenilmesi işi ile uğraşılmayacaktır.
Hukuk yargılamasında HMK tarafından her uyuşmazlık için uygulanacak, önceden belirlenmiş bir usul söz konusu iken; Arabuluculukta süreç esnektir,kanunla ve mevzuatla belirlenmiş, formal bir prosedür, usul bulunmamaktadır. Taraflar istedikleri gibi arabuluculuk faaliyetinin nasıl yürütüleceğini ve izlenecek usulü kendileri serbestçe belirleyeceklerdir.
Klasik hukuk yargılamasında kimlerin davacı kimlerin davalı olacakları bellidir, bunun dışındaki kimselerin davaya katılması söz konusu olamaz. Ancak arabuluculukta,hem klasik anlamda davanın taraflarının hem de doğrudan veya dolaylı olarak bu davadan etkilenecek kimselerin sürece katılmaları ve fikirlerini beyan etmeleri, çözüme katkı sunmaları mümkündür.
Arabuluculukta uyuşmazlık sadece bir kişiyi memnun edecek biçimde sonuçlanmaz, her iki tarafın da özgür iradesiyle razı olduğu sonuçla bittiğinden, yeni uyuşmazlıklara neden olmaz ve tarafları çok daha fazla tatmin eder. Bu usulde, tarafların kendi çözümlerini kendileri buldukları için, arabuluculuk kaybedeni olmayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
Arabuluculuk, uyuşmazlık sulh ile çözüldüğünden, yeni husumetlerin, uyuşmazlıkların doğmasına neden olmaz, tam tersine barışan kimseler, sosyal barışa ve anlaşma kültürünün gelişmesine yardımcı olurlar.
III. KARŞILAŞTIRMALI HUKUK AÇISINDAN ARABULUCULUK
2002 yılında Birleşmiş Milletler Ticaret Komisyonu (UNCITRAL) tarafından Milletlerarası Ticari Arabuluculuğa İlişkin Model Kanun hazırlanmıştır. Bu düzenleme ile Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından arabuluculuk hakkında düzenlenecek kanunların mümkün olduğu kadar yeknesak olması amaçlanmıştır.
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları ( ve özellikle Arabuluculuk) Anglo Sakson temelli bir yapıya sahip olduklarından dolayı öncelikle Amerikan ve İngiliz hukuk sistemlerinde benimsenmiş ve uygulamaya konulmuş olup daha sonraları küreselleşmenin ve rekabetçi ekonomi modellerinin etkisiyle Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde görülmeye başlanmış ve zaman içerisinde Avrupa Birliği düzenlemelerinde de kendisine yer bulmaya başlamıştır.[6]
1998 yılından itibaren Avrupa Birliği içinde de uyuşmazlıkların anlaşmak suretiyle çözümü konusunda çalışmalar başlamıştır. 15-16 Ekim 1999 tarihinde Tampere’de düzenlenen Avrupa Birliği zirvesinde, üye devletler Avrupa’da adalete daha iyi erişime ilişkin olarak mahkeme dışı alternatif yöntemler oluşturmaya davet edilmiştir. Bu çalışmalar sonunda 2002 yılında hazırlanan Yeşil Kitap ile alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden birisi olan arabuluculuk hakkındaki ilkeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sayede adalete daha iyi erişim sağlayacak alternatif uyuşmazlık çözümlerinin fark edilmesi, yasama faaliyetlerinin bu yönde gerçekleşmesi ve alternatif uyuşmazlık çözümlerine politik öncelik verilmesi amaçlanmıştır.[7]
1. ANGLO SAKSON HUKUK SİSTEMİNDEARABULUCULUK
Alternatif çözüm yöntemleri ilk olarak 19. Yüzyılda Amerika Birleşik Devletlerinde uygulama alanı bulmuştur. ABD’de alternatif çözüm düzenlemelerinin dönüm noktası, Federal Medeni Usul Kanunu’nun, hakimler, avukatlar ve akademisyenlerden oluşan bir komisyon tarafından hazırlanarak, Kongrenin pasif onayıyla kanunlaştırdığında takvimler 1938 yılını göstermekteydi.[8]
Alternatif çözüm uyuşmazlık yöntemlerinin kaynağı olan Amerika Birleşik Devletlerinde bu yol, oldukça kurumsalllaşmış, nerede ise yargılama yoluyla uyuşmazlık çözüm yollarının yerini almıştır.[9]
Amerika Birleşik Devletlerinde, alternatif çözüm yöntemlerini düzenleyen metinlerolarak; Anayasa, 1990 tarihli Medeni Yargı Reformu Kanunu (Civil Justice ReformAct of 1990-CJRA), 1996 tarihli İdari Uyuşmazlık Çözüm Kanunu (Administrative DisputeResolution Act of 1996), 1998 tarihli Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Kanunu(Alternative Dispute Resolution Act of 1998) gibi federal kanunlar, hukuk usulündeki federal kanunlar, federal bölgelerdeki yerel kanunlar ve gezici temyiz mahkemesi kanunları ve uygulamalar bulunmaktadır.[10]
Alternatif uyuşmazlık çözümleri ile ilgili Kongre’nin 1998 yılında çıkarmış olduğu Alternatif Uyuşmazlık Çözümü Kanunu (Alternative Dispute Resolution Act of1998) 28 numaralı Federal Yargılama Kanunu’nun 651-658. maddelerine dercedilmiş olup federal bölge mahkemelerine hukuk davalarının tamamında arabuluculuk başta olmak üzere alternatif çözüm yollarını kullanmaları için yetki vermiş ve mahkeme katılımlı arabuluculuk adı altında yeni bir usul öngörmüştür.[11]
Amerika Birleşik Devletlerinde en çok ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk yöntemine başvurulur, ikinci olarak ise aile hukuku uyuşmazlıklarında arabuluculuğa başvurulmaktadır. ABD’de taraflar sözleşme ile kendilerini bağlamadıkları sürece, arabulucuya başvurma yükümlülükleri söz konusu değildir.
Şuanda ABD’de tüm temyiz mahkemelerinde resmi arabuluculuk programları bulunmaktadır.Çoğu kadrolu bir kısmı da gönüllü olmak üzere, arabulucular istihdam edilmektedirler. Arabulucuya gidildiğinde anlaşma oranları yüzde 30 ile yüzde 70 arasında olduğu belirlenmiştir.[12]
İngilterede ise alternatif çözüm uyuşmazlıkları çok yaygın hale gelmiştir, medeni hukuk ve ticari uyuşmazlıklarda ihtilaflar,mahkeme dışı anlaşmalarla sona ermektedir. Hatta bu alandaki uyuşmazlıklardan dava açılanlar bile yüzde 85-95 oranında tarafların anlaşması ile sona ermektedir. Uyuşmazlıkların Sulh yoluyla çözülmesi Medeni Usul Kanunu (Civil Procedure Rules CPR) 36. Maddede düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, taraflar davanın başında birbirlerine anlaşma önermekte, önerinin karşı tarafça kabul edilmemesine bazı hukuki sonuçlar bağlanmakta, anlaşmayı kabul etmeyen kimse, yargılama gideri bakımından ağırlaşmış bir sonuçla karşılaşmaktadır.[13]
İngiliz hukukunda arabuluculuk “uyuşmazlıkların özel eğitim almış tarafsız bir üçüncü kişinin yardımında müzakere edildiği ve tarafların karşılıklı bir anlaşmaya vararak bunu yazılı hale getirmeleri ile sonlanan süreç” olarak tanımlanmıştır.[14]
İngilterede arabuluculuk uygulama prosedürünü kontrol eden, genel bir arabuluculuk kanunu bulunmamaktadır. Arabulucuların, eğitimi, atanmaları ve başarılarının belirlenmesi devletin kontrol ve denetimi altında değildir. Mahkemeler,devletin belirlediği arabulucularla değil, özel arabulucularla çalışır. İngiltere de arabulucular uyuşmazlığı çözmemekte, tarafların anlaşmaya varmamaları için taraflara sadece yardım etmektedirler. Arabulucuların görevleri ile ilgili bir mevzuat olmadığından, nasıl uygulama yapacakları bağlı oldukları organizasyonun yönergesine göre belirlenir.[15]
İngiltere de arabuluculukla ilgili mahkemelerin rolü, arabuluculuğa teşvik etme, tavsiyede bulunma, yönlendirme ve mahkeme salonlarını kullanmalarına izin verme biçimin de kendini göstermektedir.
İngiltere de taraflar uyuşmazlık çıkmadan önce arabuluculuğa başvurulacağına ilişkin anlaşma yapabilirler ve arabuluculuk süreciyle ilgili temel kuralları belirleyebilirler. Uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra ise uyuşmazlığı anahatlarıyla belirten özet belge arabulucuya sunulur ve arabulucu tarafları toplantıya davet eder. Sürece ilişkin temel kurallar ortaya konur, uyuşmazlıkla ilgili olmayan hususları bir yana bıraktıktan sonra tarafların beyanları alınır. Birkaç toplantı sonunda taraflar anlaşmaya varınca arabuluculuk anlaşması düzenlenir ve imza altına alınır. Bu sürecin en önemli özelliği tarafların yazılı anlaşmaya varana kadar bağlayıcı bir etkisinin olmaması ve istedikleri zaman süreci sonlandırma imkânının olmasıdır.[16]
2.KITA AVRUPASINDA ARABULUCULUK
Direktifin 1. Maddesine göre “direktifin amacı, alternatif uyuşmazlık çözümü yollarına erişimin kolaylaştırılması ve arabuluculuğun teşviki ile bu yolun mahkemelerle işbirliği yapılarak dengeli bir sürecin ortaya konması suretiyle barışçıl çözüm yollarının yaygınlaşmasını sağlamaktır.” Direktifin 3 (a). maddesinde arabuluculuk“gönüllülük esasına dayanan, adlandırılma veya başvurulma şekline bakılmaksızın, arabulucu yardımı ile iki veya daha fazla tarafın uyuşmazlığı bir anlaşmaya varmak suretiyle sonuçlandırmayı amaçladıkları yapısal süreç”olarak belirlenmiştir. Arabulucu olarak görev yapan kişi ise 3 (b). maddesinde “üye devletteki kişisel, mesleki veya toplumsal unvanı önem arz etmeksizin ve hangi şekilde atandığı ya da talep edildiğine de bakılmaksızın arabuluculuğu etkin,tarafsız ve ehil bir şekilde yöneten üçüncü kişi” şeklinde tanımlanmıştır.
Almanyada 21 Temmuz 2012 de Arabuluculuk ve DiğerMahkeme Dışı Uyuşmazlık Çözüm Yollarının Teşvikine Dair Kanun ve 26 Temmuz 2012de de bu Kanunun birinci bölümünde yer alan Arabuluculuk Kanunu yürürlüğe girmiştir.Bu kanunlar Hukuki ve Ticari Uyuşmazlıklarda Arabuluculuğun Belirli Yönlerine İlişkin Avrupa Parlemantosu ve Avrupa Konseyinin 2008/52 EC sayılı Yönergesinin etkisi ile çıkarılmıştır.
Arabuluculuk Kanununa göre Almanya da arabulucular sertifikalı arabulucular ve sertifikasız arabulucular olarak ikiye ayrılmaktadırlar. Bu Kanunda, mahkeme içi arabuluculuk dışında, aile ve iş uyuşmazlığı gibi farklı konuları birbirinden ayırmaz. Arabulucuların bir kısım görevleri Arabuluculuk Kanunun’da düzenlenmiş olmakla birlikte, arabuluculuk sözleşmesi ile de belirlenme imkanı bulunmaktadır. Avukatlar ve noterler de arabulucu olarak çalışabilirler.Arabulucuların ücretleri kanunda düzenlenmemiştir, genellikle taraflar arasındabelirlenir.[18]
Nisan 2002’de Avrupa Komisyonu tarafından medeni hukuk ve ticaret hukuku uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin Yeşil Kitap (Green Paper) yayınlanmıştır. Bubelge ulusal, uluslar arası ve Avrupa genelinde mevcut durumu inceleyerek ABd üzeyinde alınabilecek tedbirlere ilişkin geniş katılımlı bir istişarebaşlatarak Avrupa Konseyi’nin önerdiği hedefleri ortaya koymaya çalışmıştır.2004 yılında ise Arabuluculara İlişkin Etik Davranış Kuralları (European CodeOf Conduct For Mediators) düzenlenmiştir. Sözü edilen etik kurallar arabuluculuğun Avrupa Birliği ülkelerinde en doğru şekilde uygulanması vekalitenin artırılması, ayrıca sistemin kendi kendisini kontrol etmesi amaçlanarak koyulmuş kurallardır. Ardından Komisyon, özel hukuku uyuşmazlıklarında arabuluculuğun esaslarını ve işleyişini belirleyen Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Arabuluculuk Yönerge Önerisi hazırlanmıştır. En son da12 Mayıs 2008 tarihli Avrupa Birliği 2008/52/EC sayılı belirli medeni ve ticari uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Direktifinin kabulü ile sonuçlandığı görülmektedir. Avrupa Birliği üye devletlerin bu Direktif hükümlerini öngörülen 3 yıl içerisinde iç mevzuatlarına dâhil etmesi ve iç hukuklarına uyarlaması zorunluluğu getirilmiştir.[17]
Alman hukukunda “uzlaşma yargılamadan daha iyidir” anlayışı hakimdir. Bu nedenle 01.01.2000 tarihinde yürürlüğe giren 15Aralık 1999 tarihli Medeni Usul Kanununun Yürürlüğüne İlişkin Kanunun 15/a.maddesiyle değişikliğe gidilmiş ve 2002 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Usul Kanunu’nun 278. Maddesinin 21 Temmuz 2012 tarihli Arabuluculuk ve Diğer Mahkeme Dışı Uyuşmazlık ÇözümYollarının Teşvikine Dair Kanun ile yenilenmesidir. Anılan her iki Kanunla da sulh yargılaması teşvik edilmektedir.Federal Kanun Koyucu hukuk yargılamasında eyaletlere tarafların uzlaştırılması konusunda zorunlu uzlaştırma yargılaması öngörme yetkisi vermiştir. Böyle durumlarda uzlaştırma bir dava yartı olarak, dava açmadan başvurulacak bir yol olarak kabul edilmektedir. Ancak aile huhukuna ilişkin davalar, arabuluculuğun uygulama alanı dışında tutulmuştur. Özellikle sulh mahkemelerinin görevine girmeyen değeri 750 TL’yi aşmayan davalar,komşuluk hukuku ile ilgili davalar ve kişilik hakları ile ilgili davalarda Federal Kanun Koyucu eyaletlere zorunlu arabuluculuk öngörme yetkisi vermiştir. Bu yetkiye dayanarak bazı eyaletlerde, örneğin Bavyera eyaletin de anılan hususlarda zorunlu arabuluculuk öngörülmüştür. Zamanla Almanya da arabulucu hakim terimi de gelişmeye başladı. Mahkeme içi arabululucuk davalarından yüzde 80 oranında sulh ile sonuçlanmıştır. Şu anda arabulucu hakimlere gönderilen iş sayısı tüm davaların½ sini oluşturmaktadır. Hatta Almanya da, arabuluculuğun mahkeme içi arabuluculukla büyüdüğünü söylemek abartı olmayacaktır.[19]
Fransa mevzuatı arabuluculuğu mahkeme dışı arabuluculuk ve mahkeme içi arabuluculuk olarak ayırmıştır. Fransa’da hukuk yargısı kapsamında uzlaştırmanın daha sık kullanılmasını sağlayıcı bir dizi tedbir öngören ve hakimlere davanın tarafların kendi kontrolleri altında uzlaştırılması sonuçlandırılması için yetki veren 1995 tarihli 95-125 sayılı Kanuna ve bu Kanunla ilgili 1996 tarihli Kararnameye göre “yargısal arabuluculuk”(judicial mediation) tamamen gönüllü olup uyuşmazlıklarını çözme konusun da taraflara yardımcı olmak için üçüncü bir kişinin atanmasında tarafların rızasını almak gereklidir. Fransız Yeni Medeni Usul Kanunu’nun 131/I ve 131/XV.maddeleri arasında düzenlenen arabuluculuk kurumunda uyuşmazlığa bakan hakim,tarafların onayını aldıktan sonra tarafları dinleyerek ve görüşlerini karşılaştırarak, tarafların yüz yüze gelmesine neden olan dava hakkında kendilerinin bir çözüm araması ve bulması hususunda esneklik yaratan bir üçüncükişiyi arabulucu olarak atayabilecektir. Hakim davanın her aşamasında taraflar kabul ettiğinde, davayı arabulucuya havale edebilir. Arabuluculuğu başlatan kararda, tarafların anlaşmasını, arabulucunun atanmasını, görevinin başlangıç tarihini ve duruşma aşamasına ne zaman geçileceğini hususlarının açıkça belirtilmesi gerekir. Arabulucu olan kişinin bu aşamada inceleme ve araştırma yetkisi olmayıp herhangi bir tedbir işlemine başvuramaz.Ayrıca arabuluculuk süreci üç ayı geçemez, ancak istemi halinde yeni bir üç ay daha verilebilecektir. Hakim,taraflardan birinin istemiyle veya arabulucunun talebiyle ya da kendi takdirine göre arabuluculuk görevine istediği aşamada son verebilecektir (FYMUK m.131/X).Taraflar anlaştığı taktirde hakim arabuluculuk anlaşmasını onaylar, bu onaylama çekişmesiz yargı yöntemine göre yapılmaktadır. Arabuluculuğu başlatan, süreci yenileyen veya sona erdiren kararlara karşı herhangi bir yasa yolu mevcut değildir.[20]
Fransa da arabuluculuk aile uyuşmazlıklarında,ticari uyuşmazlıklarda ve iş hukuku uyuşmazlıklarında özelllikle kullanılmaktadır. Mahkeme içi arabulucuyu hakim kendisi atar iken, mahkeme dışı arabulucuyu taraflar özgür iradeleri ile seçeceklerdir. Fransa da arabuluculuk kuruluşlarının düzenlemiş olduğu arabuluculuk etik kurallarıbulunmakta, arabulucular bu kurallara uymakla yükümlü olmaktadırlar. Fransa da taraflar arabuluculuğa başvurup başvurmamakta, istedikleri aşamada bu süreci sonlandırmakta serbesttirler.[21]
Avusturya’da1 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren arabuluculukla ilgili federal kanun,Avrupa Birliği’nin 2004 tarihli Direktif Tasarısı’nın doğrultusunda hükümler içermektedir. Kanun’un ayırt edici özelliği arabuluculuğu tamamen isteğe bağlı bir halde düzenlemesidir. Anılan Kanun, sırasıyla genel hükümler, AdaletBakanlığı’nca Arabuluculuk Danışma Kurulu, arabulucular listesi, listedeki arabulucuların hakları ve yükümlülükleri, sürelerin durması, eğitim kurumları,stajyerlik ve cezai hükümler olmak üzere toplam 36 maddede düzenlenmiştir. Bu Kanun’un kapsamını özel hukuk uyuşmazlıkları oluşturmaktadır. Taraflarınserbestçe tasarruf edemeyecekleri hususlar. bu kanunun kapsamı dışındadır. Arabulucuya taraflar uyuşmazlığı ya kendileri yargı yoluna başvurmadan doğrudan götürebilirler, veya hakimin telkini veya yönlendirmesi ile arabulucuya giderler. Arabuluculuğun başlangıcında, devamında ve olumlu veya olumsuz sona ermesinde mutlaka tarafların rızaları bulunmalıdır. Avusturya’da arabulucu,sürecin işleyişi sırasında taraflara çözüm önerileri sunmaz, taraflar arasındaki iletişimin daha rahat kurulması ve sürdürülmesi ile uygun ve serbest bir müzakere ortamının yaratılması hususunu yönetir. İşlem sonucunda da anlaşma sağlanıp sağlanmadığı hususunda da bir tutanak düzenler. Bu tutanak mahkeme veya noter vasıtası ile onaylanmadıkça uygulanır, icra edilebilir hale gelmez.[22]
İtalya da arabuluculuğun ilk düzenlemesi 1865 tarihli İtalyan Medeni Kanununa kadar gitmektedir.Bu Kanunla arabuluculuk, kamu düzenini sağlamada uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak benimsenmiştir. 1940 yılında ise arabuluculuk, hakimler tarafından yönetilen dava içi yöntem olarak benimsendi. Yakın zamanda Avrupa Parlamentosunu ve Konseyinin 2008/52/EC sayılı Arabuluculuğa ilişkin Yönergesi üzerine arabuluculuk hususunda yeni bir devir açılmış ve İtalyan Parlamentosu tarafından 69/2009 sayılı Kanunun 60. Maddesi kabul edilmiştir. Bu Kanunla bütün ticari ve medeni uyuşmazlıklarda arabuluculuk uygulanır hale getirilmiştir. Madde 60 in verdiği yetkiye dayanarak çıkarılan Kararname ile arabulucular ve arabuluculuk hakkında düzenlemelere yer verilmiştir. Madde 60 kiradan toprak haklarına, aile hukukundan verasete, şirketlerden basına, bankacılıktan finans uyuşmazlıklarına kadar tüm medeni ve ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk yolu ile çözme yetkisi vermiştir. Çıkarılan KHK ile arabuluculuğun iki şekli öngörülmüştür. Bunlardan birisi de taraflardan birisi arabuluculuk kurumlarından birisine bir başvuruda bulunması ile ikincisi ise hakim tarafından tarafların arabuluculuğa davet edilmesi ile gerçekleşiyor. KHK’da,zorunlu arabuluculuk, gönüllü arabuluculuk, sözleşme uyarınca arabuluculuk ve hakimin tavsiyesi ile arabuluculuk olmak üzere 4 tür arabuluculuk öngörülmüştür. Arabulucu olmak için 3 yıllık üniversite mezunu ve 50 saatlikbir eğitim almak gerekir. Eğer avukat arabulucu olmak istiyorsa Baronun verdiği 16 saatlik eğitimi almaları gerekir. Arabulucu hiçbir zaman uyuşmazlığından doğrudan para almaz. Arabulucu ücreti, bağlı bulunduğu arabuluculuk kurumu tarafından ödenir. Bu ücret de tarifeye göre 65 avro ile 9200 avro arasında değişmektedir. Arabuluculuk çözüm anlaşmalarının icra edilebilir hale gelebilmesi için mutlaka, mahkemenin uygun bulması gerekir.[23]
V. TÜRKİYEDE ARABULUCUK
1. Genel Olarak
Mevzuatımızda Arabuluculuk Kanunu yasalaşmadan önce de dağınık da olsa arabuluculuğa benzer düzenlemelere de yer verildiği görülmektedir. Bu düzenlemeler, Türk hukukunun arabuluculuğa yabancı olmadığının bir göstergesidir. Kısaca önceki dönem arubuluculuk olarak nitelendirilebilecek düzenlemelere göz atar isek;
Uzlaşma Sağlama Başlıklı “ Avukatlardava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilâm niteliğindedir.”biçimindeki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35/a. maddesi,
Usul hükümleri başlıklı “ Aile Mahkemeleri, önlerine gelen dava ve işlerin özelliklerine göre, esasa girmeden önce, aile içindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörünün korunması bakımından eşlerin ve çocukların karşı karşıya oldukları sorunları tespit ederek bunların sulh yoluyla çözümünü, gerektiğinde uzmanlardan da yararlanarak teşvik eder.Sulh sağlanamadığı takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilir.” şeklindeki 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 7/1. Maddesi,
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Ek 1. Maddesi ile ek 13. Maddesi arasında düzenlenen uzlaştırma, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 85. Maddesinde düzenlenen uzlaştırma, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda düzenlenen Arabuluculuk,
Düzenlemelerisayılabilir.
Türk Hukuk Sistemi’nde 22 Haziran 2012 tarihinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve birincil mevzuata ek olarak 26Ocak 2013 tarihinde Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği yayımlanmasıyla uygulanmaya başlamıştır.
Bunlar yanında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137/1, 140/2-3, 312/2,320/2. Maddelerinde arabuluculuğa ilişkin hükümler mevcuttur. Ayrıca 7036 sayılı İş Kanunu’nda da zorunlu arabuluculuğa ilişkin düzenleme yapılmıştır.
2. Arabuluculuk Teşkilatı
6325sayılı Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere, Adalet Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bir Arabuluculuk Daire Başkanlığı kurulmuş, Arabuluculuk hizmetlerine ilişkin olarak Kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere ise, yine Adalet Bakanlığı bünyesinde Arabuluculuk Kurulu oluşturulmuştur.
Arabuluculuk Daire Başkanlığı;
a)Arabuluculuk hizmetlerinin düzenli ve verimli olarak yürütülmesini sağlamak.
b)Arabuluculukla ilgili yayın yapmak, bu konudaki bilimsel çalışmaları teşviketmek ve desteklemek.
c)Kurulun çalışması ile ilgili her türlü karar ve işlemi yürütmek ve görevleri ile ilgili bakanlık, diğer kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf ve dernekler ile uygun görülen gönüllü gerçek ve tüzel kişilerle işbirliği yapmak.
ç)Arabuluculuk kurumunun tanıtımını yapmak, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek,ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve seminer gibi bilimsel organizasyonları düzenlemek veya desteklemek.
d)Ülke genelinde arabuluculuk uygulamalarını izlemek, ilgili istatistikleri tutmak ve yayımlamak.
e)Arabuluculuk eğitimi verecek kuruluşlar tarafından bu amaçla yapılan başvuru ile sicildeki kaydın geçerlilik süresinin uzatılması talebinin karara bağlanmasını Bakanlığın onayına sunmak, arabuluculuk eğitimi verecek eğitim kuruluşlarını listelemek ve elektronik ortamda yayımlamak.
f)Arabulucu sicilini tutmak, sicile kayıt taleplerini karara bağlamak, 21.maddenin birinci ve üçüncü fıkraları kapsamında arabulucunun sicilden silinmesine karar vermek ve bu sicilde yer alan kişilere ilişkin bilgileri elektronik ortamda duyurmak.
g)Arabulucular tarafından arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanakların kayıtlarını tutmak ve birer örneklerini saklamak.
ğ)Görev alanına giren kanun ve düzenleyici işlemler hakkında inceleme vearaştırma yaparak Genel Müdürlüğe öneride bulunmak.
h)Yıllık faaliyet raporunu ve izleyen yıl faaliyet planını hazırlayarak Kurulun bilgisine sunmak.
ı)Yıllık Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini hazırlamak.
Görevlerini yerine getirir. (6325. Sk. 30. Md)
Arabuluculuk Kurulu ise, Hukuk İşleri Genel Müdürü, Daire Başkanı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından hukuk mahkemelerinde görev yapmakta olan birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından seçilecek iki hâkim, Türkiye Barolar Birliğinden üç temsilci, Türkiye Noterler Birliğinden bir temsilci, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından seçilen özel hukuk alanından bir öğretim üyesi,Adalet Bakanı tarafından seçilecek üç arabulucu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir temsilci, Kendisine mensup işçi sayısı en çok olan üç işçi sendikaları konfederasyonunca seçilecek birer temsilci, En çok işveren mensubu olan işveren sendikaları konfederasyonunca seçilecek bir temsilci, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonundan bir temsilci, Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Başkanından oluşur.
Arabuluculuk Kurulunun görevleri ise;
a)Arabuluculuk hizmetlerine ilişkin temel ilkeler ile arabuluculuk meslek kurallarını belirlemek.
b)Arabuluculuk eğitimine ve bu eğitimin sonunda yapılacak olan sınava ilişkin temel ilke ve standartları tespit etmek.
c)Arabulucuların denetimine ilişkin kuralları belirlemek.
ç)Bu Kanuna göre çıkarılması gereken ve Genel Müdürlük tarafından hazırlanan yönetmelik taslaklarına, gerekirse değişiklik yaparak son şeklini vermek.
d)Eğitim kuruluşlarının eğitim izinlerini iptal etmek.
e)21 inci maddenin ikinci fıkrası kapsamında arabulucunun sicilden silinmesine karar vermek.
f)Arabulucuların ödeyecekleri sicile kayıt aidatını ve yıllık aidatları tespit etmek.
g)Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini gerekiyorsa değişiklik yapmak suretiyle onaylamak.
ğ)Daire Başkanlığı tarafından yürütülecek faaliyetlerin etkinliğini artırmak üzere tavsiyelerde bulunmak.
h)Daire Başkanlığının yıllık faaliyet raporu ve plânı hakkında görüş bildirmek.
ı)Daire Başkanlığının faaliyet planında yer alan konularla ilgili kurum ve kuruluşların uygulamaya sağlayabileceği katkıları belirlemek.
Biçimin de sayılmıştır. (6325 sk. 32. Md)
Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve 6325 sayılı kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülen adliyelerde arabuluculuk büroları kurulacağı düzenlenmiştir. Arabuluculuk büroları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenen sulh hukuk hâkiminin gözetim ve denetimi altında görev yapar. Arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde bu büroların görevi, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından ilgili hâkimin gözetim ve denetimi altında yerine getirilir.
3. Arabuluculuk Eğitimi
Arabuluculuğun başarısı için arabulucuların kalitesi çok önemlidir. Bu nedenle Kanun koyucu, arabulucuların başarı sağlayabilmesi için, beş yıllık mesleki tecrübe aramış,aynı zamanda arabulucu olmak için özel bir eğitim ve sınavı şart koşmuştur.(HUAK m. 20/2) Arabuluculuk eğitiminde arabuluculuk temel bilgileri, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri ve davranış psikolojisi gibi hususlar yer alır. Arabulucu olacak kişilere altmışsekiz saati teorik veonaltı saati uygulamalı olmak üzere asgari toplam seksendört saat arabuluculuk eğitimi verilir. (Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği madde 32/2[24]) Ayrıca arabulucular üç yılda bir yenileme eğitimine katılmak zorundadırlar.
Arabuluculuk eğitimi üniversitelerin hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği veya Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilir. Bu kuruluşlar Bakanlıktan izin alarakeğitim verebilirler.
4. Arabuluculuğa Başvurulabilecek Alanlar
Arabuluculuğa ancak özel hukuk uyuşmazlıkları için başvurulabilir, ceza uyuşmazlıkları veya idare yargı uyuşmazlıkları için, başka bir deyişle kamu hukuku uyuşmazlığı yönünden bu aşamada arabuluculuğa başvurma imkanı bulunmamaktadır. Cezai uyuşmazlıklar yönünden uzlaştırma ileilgili hükümler Kanunlarda yer almaktadır.
Her hukuk uyuşmazlığına karşı da arabuluculuğa başvurma imkanı bulunmamaktadır.6325 sayılı Kanunun 1. Maddesine göre yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde arabuluculuğa başvurulabilir. O halde yabancılık unsuru taşıyan, örneğin iş veişlemlerin yurt dışında gerçekleştiği bir konuda bile arabuluculuğa başvurma imkanı bulunmaktadır. Yine madde düzenlemesine göre, her özel hukuku uyuşmazlığında değil, sadece tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği konularda arabuluculuğa başvurulabilecektir. Tarafların serbestçe tasarruf edebileceği hususlar, sulh olmak suretiyle sona erdirilebilecek, bitirilebilecek hukuk uyuşmazlıklarını ifadeeder. Kamu düzenine ilişkin olmayan uyuşmazlıklar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri, dava açtıklarında bu davadan vazgeçebilecekleri, davayı anlaşma ile sonlandırabilecekleri uyuşmazlıklardır. O halde ticari uyuşmazlıklar, alacak verecek davaları, işçi işveren uyuşmazlıkları, kira sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkları, taşınmaz davaları, mirasdavaları, ortaklığın giderilmesi uyuşmazlıkları..gibi uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklardır.[25]
6325 sayılı Kanunun 1. Maddesinde aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların ise arabuluculuğa elverişli olmadığı, bu nedenle bu uyuşmazlıklar da arabuluculuğa ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Özellikle dikkat edilmelidir ki, yalnızca aile hukukunda şiddet iddiasını içeren, şiddet savı ile yetkili mercii önüne gelen uyuşmazlıklar arabuluculuk sisteminin dışındadır, yoksa aile ile ilgili her uyuşmazlık,arabuluculuk uygulamasının dışında değildir.
5. Arabuluculuğun isteğe bağlı olup olmaması sorunu
6325 sayılı Kanunun 3. Maddesine göre, “Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler.” Maddenin bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere, kural olarak uyuşmazlığın tarafları gerek arabulucuya başvurmak, gerek arabulucuya başvurduktan sonra süreci devam ettirmek, süreçteki yöntemi belirlemek, gerekedimin ne tür bir edim olacağını belirlemek, gerekse istedikleri zaman arabuluculuk sürecinin devam edip etmeyeceğini belirlemek veya süreç sonunda belirlenen edimi kabul edip, süreci sona erdirmek, anlaşmayı yapmak hususlarının tamamında özgür iradesiyle hareket ederler, bu hususta tam bir serbestiye sahiptirler.
Maddeye 06/12/2018 tarih ve 7155 sayılı Kanunun 22.Maddesi ile yapılan eklemeyle “Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.” Hükmü getirilmiştir. 6325 sayılı Kanuna yine 5155 sayılı kanunla eklenen 18/A. maddesine göre ise “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğeçıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…..”
Bu hükme göre, eğer bir uyuşmazlıkla ilgili kanunlarda açık bir biçimde arabuluculuğa başvurulması dava şartı olarak öngörülmüş ise, artık taraf mahkemeye dava açarken, arabuluculuk yoluna başvurduğunu ancak anlaşmaya varılamadığına ilişkin tutanak tutulduğunu belirterek, bu hususu dava dilekçesine eklemek zorundadır.
Kanun da açıkça dava şartı olarak arabuluculuğa başvurulmasının öngörüldüğü hallere ilk örnek, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun[26] 3. Maddesidir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre “ Kanuna,bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Maddenin 3. Fıkrasında ise zorunlu arabuluculuğun istisnası “(3)İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” biçiminde hüküm altına alınmıştır. Bu son durumda arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak düzenlenmediği, başka bir deyişle zorunlu olmadığı, bu uyuşmazlıklarda arabuluculuğun isteğe bağlı olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür diye düşünmekteyiz.
Yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 06/12/2018 tarih ve 7155 sayılı Kanunun 20.Maddesiyle eklenen 5/A. maddesine göre, “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan,konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkın da dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” O halde,anılan maddeye göre, ticari davalardan, konusu para ile ölçülebilen alacak ve tazminat davaları, zorunlu arabuluculuğa tabidir. Başka bir deyişle bu davalarla ilgili zorunlu arabulucuya başvurulmadan, dava yolunda başvurulması halinde, davanın usulden reddi gerecekecektir.
6. Arabuluculuk sonucu düzenlenen tutanağın niteliği
Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonucu anlaşmaları halinde, nasıl bir yol izleneceği ve bu anlaşmanın hangi hukuki sonuçları sağlayacağı hususu, 6325 sayılı Kanunun 18. Maddesinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre “(1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir; anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
(2) Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumun da ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır. (2)
(3) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır.Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmîişlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.
(4) (Ek:12/10/2017-7036/24 md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.
(5) (Ek:12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.”
Taraflar arabuluculuk süreci sonucu, anlaşma belgesi düzenlerlerse, bu belge Borçlar Hukuku anlamında bir sözleşme niteliğindedir. Ancak bu anlaşma metni bir ilam niteliğinde değildir. İlam halini alabilmesi için, ya taraflarla birlikte avukatların da anlaşma belgesini imzalarlarsa veya anlaşma belgesi mahkemeye sunularak mahkeme içi sulhe dönüştürülür ise veya bu anlaşma belgesi ile ilgili icra edilebirlilik şerhi alınır ise, bu belge artık ilam niteliği kazanacaktır.[27]
VI. SONUÇ
Alternatif çözüm yöntemleri önce Anglo Sakson hukukunda, daha sonra da Kara Avrupası hukukunda uygulama alanı bulmuştur.Özellikle Nisan 2002’de Avrupa Komisyonu tarafından medeni hukuk ve ticaret hukuku uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ilişkin Yeşil Kitap (Green Paper) yayınlanmasıyla AB ülkelerinde çok büyük ivme kazanmıştır. Türk Hukuk Sistemi’nde ise 22 Haziran 2012 tarihinde 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun yürürlüğe girmiş ve 26 Ocak 2013 tarihinde Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği ile mevzuat yönünden tamamlanarak uygulanmaya başlamıştır.
Arabuluculuk önceleri isteğe bağlı iken, son dönemde özellikle iş hukuku ve konusu para ile ölçülebilen ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olarak kabul edilerek zorunlu hale gelmiştir.
Tüm dünya gibi ülkelerde, kamu düzenini ilgilendiren uyuşmazlıklar dışındaki tüm uyuşmazlıklarda, arabuluculuğun uygulanması yönünde eğilim olduğu gözlenmektedir.
Ahmet Buğra ARTUÇ